Moda diyorlar.
Modernizm diyorlar.
Kime sorarsan, “özgürlükmüş”...
Geçtim İstanbul’un ortasından geçen gün. Ne boğaz havası kaldı ne edep, ne haya kaldı ne utanç. Hani derler ya “anadan doğma”... Yok yok, anneler bile bu tabloyu görse “biz ne doğurduk” der. Çünkü mesele sadece ne giydikleri değil. Mesele, ne hale geldiğimiz!
Eskiden utanılacak şeyler, şimdi övünç kaynağı. İç çamaşırla sokağa çıkmak marifet. Sütyen mi? Şort mu? İçlik mi? Farketmiyor artık. Zaten “şort” dedikleri şey bildiğin don. Ha yıkanmış ha kurumuş, giymeye hazır. Yalnız dikkat edin, altına da yazıyorlar: “Yeni sezon.” Modern kölelikte son trend.
Moda defilesi değil burası, cadde!
Aile diye bir kurum vardı bir zamanlar… Hatırlar mısınız? Baba otoriteydi, anne şefkatti. Çocuklar utanmayı bilirdi. Şimdi anne TikTok’ta, baba reels’ta, çocuklar caddede iç çamaşırla özgürlük nöbetinde.
Hani vardı ya, Batı özentisi deyince kızarlardı. Hadi buyurun! Paris’ten Londra’dan ne gördüysek, ezberden uyguluyoruz. Tek farkla: Onlar vitrin yapıyor, biz hayatın kendisi yapıyoruz. Onlar sahnede oynuyor, biz sokakta yaşıyoruz.
Kadın diyorlar… Kadın yüceltilmeli diyorlar. Peki, kadını soyup vitrin malı gibi sokağa atmak mıdır bu yüceltme? Kadının teni mi kutsal olan, yoksa aklı mı? Moda adına kadınlara “kendini teşhir et” diyorsan, sen kadına değil, ticarete hizmet ediyorsun. Kusura bakma, bu özgürlük değil, bu sömürünün ta kendisi.
Adına “özgürlük” dedikleri şey, aslında ipleri başkasının eline vermek. Kime ne göstereceğini bile sen seçmiyorsun. Ne giyeceğini birileri sana satıyor. Ne giymeyeceğini de onlar yasaklıyor.
Bakın burası çok net: Ahlak, dar görüşlülük değildir. Ahlak, insanın kendine saygısıdır. Ve ne yazık ki biz, bu saygıyı çarşı ortasında indirime soktuk.
Bu mudur şimdi medeniyet?
Bunun adı başka: Çürüme!
Ve en acısı da, kimse “bu gidişat nereye?” diye sormuyor artık. Çünkü herkes kendi kamerasında, kendi aynasında, kendi filtresinde.
Ama unutmayın…
O ayna bir gün kırılır.
O filtre bir gün düşer.
Ve o zaman hep beraber göreceğiz: Geriye ne kaldı?
Belki sadece utanmak…
Ama ona da “gericilik” diyorlar ya, o da ayrı mesele.