Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Şiddetin küçüğü büyüğü olmaz, o kapıya gelen kadın bir sonraki güne emin ve emniyet içinde başlamalıdır” dedi.
Adalet Bakanlığı ile Erzurum Büyükşehir Belediyesi arasında “Çocuk Adalet Merkezi İş Birliği Protokolü" imzalandı. Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip olan Erzurum’da kurulacak Çocuk Adalet Merkezi (ÇAM) ile mahkemeler ve duruşma salonları çocuk dostu olacak şekilde tasarlanacak, hakim ve avukatlar duruşmaya cübbe giymeden katılacak. Merkezde çocuk hakkındaki adli iş ve işlemlerin yürütülmesinde görev alan tüm ilgili birimlerin birlikte yer alması da planlanıyor. Yine suça sürüklenen çocuklar hakkında çocuklara özgü koruma mekanizmalarının daha etkin yürütülmesi bekleniyor. Çocukların ilgi ve ihtiyaçları gözetilerek ilgili kamu kurum ve kuruluşları yanında Erzurum Büyükşehir Belediyesinin çocuklara özel sosyal destek uygulamalarından da istifade edilmesi amaçlanıyor.
“ŞİDDETİN KÜÇÜĞÜ BÜYÜĞÜ OLMAZ. O KAPIYA GELEN KADIN BİR SONRAKİ GÜNE EMİN VE EMNİYET İÇİNDE BAŞLAMALIDIR”
Protokol imza töreninde konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, tek bir kadının dahi şiddetle yüz yüze gelmediği ana kadar durmadan çalışacaklarını belirterek, “Çocuklarımızın suç ve kötü alışkanlıklardan korunmasında ilk siper ailedir. Aile bağları çözülmüş, aile mefhumu ortadan kalkmış bir toplum ne kadar zengin, ne kadar müreffeh olursa olsun ayakta kalamaz. Çocuklarımızı zararlı içeriklerden koruyacak olan yine ailedir, bu sorumluluk ilk evvelde anne ve babaya düşmektedir. Savcılarımıza, kolluğa, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) ve adli destek müdürlüklerine genel bir tavsiyede bulunmak istiyorum: bir kadın bir yakınma ile geldiğinde bu olayı sıradan görmeyin. Öncesini, evveliyatını titizlikle araştırın. İşte kanun burada, genelge burada, teknik altyapısı, personeli burada. O yakınmanın feryada dönüşmemesi için hiçbir mazeretiniz yoktur. Şiddetin küçüğü büyüğü olmaz. O kapıya gelen kadın bir sonraki güne emin ve emniyet içinde başlamalıdır. Bunun aması fakatı da yoktur. Her zaman ifade ettiğimiz gibi bizim temel hareket noktamız bir tek vatandaşımızın, bir tek kadının dahi şiddetle yüz yüze gelmediği ana kadar durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Çocuk hak ve özgürlükleri genel anlamda insan hakları kavramının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasamızın 41’inci maddesinde ‘Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır’ denilmek suretiyle çocukların korunması gerekliliğine açıkça işaret edilmiştir. Sosyal hukuk devleti olmak hiç şüphesiz adli süreçte çocuk haklarının gözetilmesini ve çocuklara yönelik koruyucu, destekleyici tedbirlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Zira çocuklar, yaşları, fiziksel veya ruhsal durumları nedeniyle suçtan daha fazla etkilenmekte ve korunmaları için gereken tedbirlerin gecikmeksizin alınması gerekmektedir. İşte bu nedenle Yargı Reformu Strateji Belgemizde çocuk adalet sisteminin onarıcı adalet yaklaşımıyla yeniden yapılandırılması ve mağdur odaklı bir yaklaşım benimsenmesini somut bir hedef olarak ortaya koyduk” diye konuştu.
Çocuk mahkemelerindeki duruşma salonlarının çocuk dostu şekilde tasarlanacağını ifade eden Gül, “Yine yakın zamanda kamuoyuna Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan İnsan hakları Eylem Planı'nda da bu konuda bir takım yeni hedeflere yer verdik. Başta çocuklar olmak üzere tüm kırılgan suç mağdurlarına hizmet sunan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri ile adli görüşme odalarının yaygınlaştırılması, aile ve çocuk mahkemelerinin müstakil bir kampüs içinde bulunacağı yeni bir adliye mimarisi modeli geliştirilmesi, Çocuk mahkemelerindeki duruşma salonlarının çocuk dostu şekilde tasarlanması, tedbir odaklı duruşmalara hakim ve avukatların cübbe giymeksizin görev alması, bazı ağır suçlar hariç olmak üzere 15 yaşından küçük çocukların ilk defa işledikleri fiillerin soruşturmaya konu edilmemesi ve bu yönde çocuklara özgü koruma mekanizmaları geliştirilmesi, çocuklar hakkındaki davalar ile istinaf ve temyiz incelemelerinin öncelikle ele alınarak tamamlanması İnsan Hakları Eylem Planı uyarınca atacağımız adımların başında gelmektedir. Mesele bu çalışmaları en kısa zamanda tamamlamak, hepimizin toplum olarak ödevi. Ve bu konudaki çalışmalarımıza hız verdik. En kısa zamanda bu hedefleri gerçekleştireceğiz. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu esasen, niteliği itibari ile onarıcı adalet kapsamında birçok yenilik ve iyileştirme sağlamış, çocuğun üstün yararını hedefleyen yeni bir yaklaşım getirmiştir. Bu Kanun ile çocuğun bir suçu işlediği değil, bir suça sürüklendiği kabul edilmiştir” açıklamasında bulundu.
“ASIL OLAN SUÇUN İŞLENDİKTEN SONRA VERİLECEK CEZA DEĞİL, O SUÇUN HİÇ İŞLENMEMESİDİR”
Çocuğun travma yaşamadan bir daha suça bulaşmasını önlemek amacıyla önemli bir yaklaşımı ortaya koyduklarına değinen Gül, “Bu bir çocuktur ve burada da adliyede, adliyenin içerisine polislerin, hakim, savcıların o cübbeli koca koca adliyenin ağır o psikolojisinin çocuğun ruhuna yansımamasına yönelik yaklaşım için bir aradayız. Çocuk bir vesileyle adliyeye yolu düşecekse de bir tarafta boşanması, bir tarafta ağır ceza mahkemeleri, bir tarafta başka yargılamadaki tanıkların içerisinde o travmayı yaşamasın istiyoruz. Çocuğun travma yaşamadan bir daha suça bulaşmasını önlemek amacıyla önemli bir yaklaşımı ortaya koyuyoruz. Zaten asıl olan suçun işlendikten sonra verilecek ceza değil. Asıl olan o suçun hiç işlenmemesidir. Bizim anlayışımızda da hukuk felsefemizde de bir kişi suç işlediğinde en ağır cezayı alsın değil asıl yapılması gereken o suçun hiç işlenmemesidir. Şiddete bulaşmamasıdır, maruz kalmamasıdır. O çocuğun hiç suça sürüklenmemesidir. Eğer bunu yapabiliyorsak asıl olarak başarmışız demektir. Yoksa çocuk suç işlemiş baklava çalmış şu kadar ceza ver, o çocuk niçin bu yola tenezzül etmiş, niçin spor yapmıyor niçin kütüphaneye gitmiyor da buna tenezzül etmiş bizim bunlara kafa yormamız ve o çocuğun elinden tutmamız lazım toplum olarak. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla bu yapmaya çalıştığımız eylem planın da özünde bu vardır. Elbette suç işlenirse cezasız kalacak değil en ağır ceza verilecektir. Biz istiyoruz ki bir kadın bir fiske dahil vurulmasın, bir çocuk asla bir suça tenezzül etmesin. Asıl olan suça giden yolları ortadan kaldırmaktır. Bu konuda da toplumun her kesimine bir duyarlılık hassasiyet düşmektedir” ifadelerini kullandı.
“KADIN, AİLE VE ÇOCUK REYTİNG UĞRUNA, MAGAZİN UĞRUNA FEDA EDİLEBİLECEK BİR KONU DEĞİLDİR”
Ailenin korunmasının en kutsal değer olduğunun altını çizen Gül, “3. sayfa haberlerini de aile kurumunu kadını adeta tüm topluma deşifre edecek şekilde DNA’larını açıklayarak komşudan DNA çıkmış çocuk başkasındanmış, bilmem karısı şunu yaparken bacanağı bilmem ne olmuş gibi toplumun asla tasvip edemeyeceği değerleri magazin uğruna, reyting uğruna aileyi ve kadını malzeme edenleri en ağır şiddetle kınıyorum. Kadın, aile ve çocuk reyting uğruna, magazin uğruna feda edilebilecek bir konu değildir. Onlar korunması gereken en kutsal değerlerdir. Burada medyada da, hukukta da, yargıda da, kollukta da her alanda toplumun bu konuda ödevleri vardır. Hep birlikte bu ödevleri yerine getirmek ortak sorumluluktur. İşte bu çerçevede cezalandırıcı adaletten öte onarıcı adalet yaklaşımıyla bir felsefeyi ortaya koyuyoruz. Suça konu eyleme değil, çocuğa odaklanılsın. Çocuklar uzman pedagoglardan yardım alsın. Çocuğun ilgi alanları tespit edilerek bu yönde yükümlülükler içeren tedbirler belirlensin. Çocuk yargılandığını değil devletin kendisini suçtan uzak tutmak için seferber olduğunu hissetsin. Ben bir hata işledim, ben buradan bir daha uğraşmayım, buna bulaşmayım diye Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız, emniyetimiz, savcımız, polisimiz, psikoloğumuz, adli destek birimimiz, bütün devlet seferber olmuş ben bir daha bu hatayı işlemeyim, yolum bir daha buraya düşmesin duygusunu verelim o çocuğa. O çocuk kütüphaneye gitsin, bir daha adliyeye yolu düşmesin, kitap okusun, bilgisayarla, teknolojik imkanlarla bir bilim adamı olsun. Çevreye, ailesine faydalı birey olsun diye yaklaşıyoruz. Vur kelepçeyi çocuğu cezaevine at, en kolayı bu. Biz o çocuğu topluma nasıl kazandırırız, bir daha nasıl suç işletmeyiz, felsefemiz, yaklaşımımız budur. Bunu sadece yargı yapamaz, toplumun her kesiminin hep birlikte bu farkındalığı ortay koymaya çalışıyoruz. Suçla temas eden çocuklar hakim, savcı, pedagogları bir abi, abla gibi görsün. Kendisine yardımcı olduğunu hissetsin istiyoruz. Duamız odur ki bu Çocuk Adalet Merkezi'nin kapısından bir çocuk dahi girmesin, buna ihtiyaç olmasın. Erzurum’da, Türkiye’de, hiçbir yerde bir çocuk bu adliyenin kapısından girmesin ama girdiğinde de, suça sürüklendiğinde de bu anlamda kendisine bu dediğim felsefeyle yaklaştığı bir kapıdan içeri girsin. Onun için çabalıyoruz. Bunun önemli meyvelerini de göreceğiz” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLAR ADLİ SÜRECİN YIPRATICI ETKİSİNDEN KORUNMUŞ OLACAK”
Başta mağdur olmuş kadınlar ve çocukların adliyede kendilerini yalnız hissetmeyeceklerini ifade eden Gül, “Adliyeden giren kırılgan gruplarda mağdur olmuş kadın, çocuk kendisini yalnız hissetmeyecek. Adalet Bakanlığı bünyesinde adliyelerde kurduğumuz adli destek müdürlüklerimiz onların yanında olacak. Artık adliyelerde kendilerini yalnız hissetmeyecek. Suça mağdur olmuş kadınlar, çocuklar başta olmak üzere. Bu uygulamayla Çocuk Mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığı Çocuk Soruşturma Bürosu ve savcıları, Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü, adli görüşme odaları, çocuk polisi, çocuk avukatlarını bir araya getiriyor, adliye dışında Çocuk Adalet Merkezi çatısı altında topluyoruz. Böylece çocukları adliyeye sokmadan ve mümkün olduğu kadar adli sürece dahil etmeden tüm adli işlemlerinin bu merkezde yerine getirilmesini amaçlıyoruz. Yine, İnsan Hakları Eylem Planı'nın öngördüğü şekilde çocuk mahkemesi duruşma salonunu çocuk dostu tasarlıyor, hakim ve avukatların duruşmalarda cüppe giymemesi gibi yeniliklere yer veriyoruz. Kurulacak Çocuk Adalet Merkezi ile çocuklara yönelik tüm adli işlemler yetişkinlerden ayrı olarak çocuk dostu ortamda yine çocuk dostu usuller uygulanarak gerçekleştirilecek. Adli süreç boyunca çocuklara adli destek görevlilerinden etkin şekilde yararlanabilme imkânı sağlanacak. Çocuklar adli sürecin yıpratıcı etkisinden korunmuş olacak. Ayrıca diğer ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri de bu merkezde yer alacağından çocuk koruma sisteminin daha etkin ve bütüncül işlemesi sağlanarak çocuğun üstün yararı korunmuş olacak. Bir ülke için en büyük sermaye beşeri sermayedir. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Toplum bireylerden oluşmaktadır. Bireylerin maddi manevi sağlıklı gelişiminin ilk ocağı aile ocağıdır. Çocuğun gelişiminin ilk temeli ailede atılmaktadır. Çocuğun üstün yararını gözetecek olan da ailedir. Bunun için biz aileyi toplumun temel taşı sayıyoruz. İster kadın ister erkek, her bireyin yetiştiği ortam aile ortamıdır. Çocuk sevgi ve merhametin kalesi olan ailede yetişir. Biz aileyi toplumun nüvesi, kilit taşı, mayası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizim kültürümüzde ve inancımızda devletin beş temel vazifesinden birisi de neslin korunmasıdır. Güçlü bir ülke, güçlü bir millet, huzurlu bir toplum olabilmenin öncelikli şartı güçlü bir aile yapısına sahip olmaktır. Kişilik okuldan ve toplumdan önce ailede inşa edilir, ailede oluşturulur. Karakter, dışarıdan önce aile içinde şekillenir, biçim kazanır” ifadelerini kullandı.
İmza törenine Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen de katıldı.